11 Ağustos 2009 Salı

Kırık taburenin ucuna ilişmişim. Yüreğimin rüzgar çanları çalmakta yine derinden.

Yarım kalan çay bardağını inceliyorum. İçinde dolaşan çay taneciklerine bakıyorum.

Sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar bana. Yol' mu gözüküyor acaba diye düşünüyorum.

Sanki çay falına bakmasını bilirmişim gibi. Simidimi batırıyorum içine.. İçinde dolaşan susamlar eşlik ediyorlar bu sefer çay tanelerine. Bir resim gibi oluyor çay bardağımın içi.

Sarı ve siyah. Garson dikiliyor başıma. "taze çay var" diyor. konuşmadan. "alırım" diyorum.

Heyecanla yeni resim hayaliyle çayımı yudumlarken, derin maviliğe dalıyor gözlerim.

Bir kayıkçı var denizde. Balığa çıkacak sanırım. Motorunu var gücüyle çalıştırmaya çalışıyor.

Küçücük dalgalar oluşturuyor koca denizde. Belli belirsiz. Ağzında sigarası, sarı çizmeleri, siyah balıkçı kazağı ve pantalonuyla. Çay bardağımda ki resimi andırıyor sanki. Sarı ve siyah.Sonra bir çift geliyor yan masaya. Küçük taburelere ilişiyorlar onlarda. Kızın gözleri ışıl ışıl.

Sıkıca tutuyor sevgilisinin ellerini . "beni hiç bırakma dercesine" Delikanlı emin kendinden.

"Ben buradayım, ölene kadar yanındayım" der gibi bakıyor kızın küçük ellerine. Garson dikiliyor başlarına onlarında. Sormadan, konuşmadan iki çay bırakıyor. Benim çayım bitmek üzere heyecanlanıyorum.

Resim belirmeye başlıyor gözümde. Göremiyorum bu kez. İmgelemeye çalışıyorum, başaramıyorum.. Yorulan ayaklarımı uzatmaya çalışıyorum çekinerek. Birazcık dinlensinler.

Yandaki çift hiç konuşmuyorlar. Sessizlik hakim masalarında. Balıkçı amca sigarasının sonu gelmiş, derin bir nefes daha alıp atıyor denize. Motoru çalışmaya başlıyor. Sessizliği bozuyor.

Çayım bitiyor, usulca kalkıyorum yerimden. Parasını ödeyip hiç konuşmayan garsona, uzaklaşıyorum oradan . Kalabalık karşılıyor beni. Balıkçıların balık tezgahlarına takılıyor gözüm.

Deminki balıkçı amca geliyor aklıma. O da gelecek belki akşam üstü bu tezgaha. Bir çift geçiyor yanımdan. Kavga ediyorlar. Kızın gözleri ağlamaklı. Delikanlı bağırıyor. Az önceki çift geliyor gözlerimin önüne. "Onlar mutlu olmalı" diye diliyorum. Tüketmesinler sevgilerini.

Çalmsın yüreklerinde rüzgar çanları. Mutluluk çanları eşlik etsin sevgilerine..

Eve döndüğümde çay demliyorum kendime. Ama bu sefer resimsiz olacağını bilerek, yudumluyorum..

Rakı kadehiyle ne zaman tanıştığını anımsamaya çalıştı. On beş yaşındaydı. Babası karşısına almış

" oğlumla kadeh tokuşturmanın zamanı geldide geçiyor hanım " demişti. İlk ozaman tanıdı rakı, beyaz peynir, kavun ile donanmış çilingir sofralarını.

" Bıktım artık senin içkinden ! Bırakıp gideceğim göreceksin gününü " .Kadının sesi sabahın sessizliğinde çınlıyordu. Kocası yıllardır sabah içmeye başlıyor akşama doğru sızıyor. Sonra ayılınca yine başlıyordu .

Adam kendini dışarı attı. Hava kararmaya başlamıştı. Sahilden yürüyüp açılmak istedi. "İçkiden çok bu kadının dırdırı beni sarhoş ediyor " diye düşündü.

Banka oturdu. Yanında oturan kadını oturduktan sonra farketmişti. " özür dilerim, sormadan oturdum " " önemli değil " dedi kadın gülümseyerek. Saçları rüzgardan yüzüne gelmişti. Yüzünü tam seçemiyordu adam. Beyaz şalını düzeltti kadın.Sohbet etmeye başladılar. Sanki çok eski arkadaşlarmış gibi saatlerce konuştular. Adam kadının yüzünü görememişti hala. Sesini duyabiliyordu sadece. Cıvıl cıvıl, kendini sorgulamayan bir kadın sesi duymayalı yıllar olmuştu.

Gün karanlığa bürünmüştü. Adam kadını evine bırakmak istedi. Kadın kibarca reddetti.

Adam evine geldiğinde, kendini çok huzurlu hissediyordu. Ertesi gün aynı saatte aynı bankta oturmaya başladı. Kadın yine geldi. Sohbetleri devam etti. Adam tüm sorunlarını anlatıyordu. Alkolik olduğunu, karısıyla olan sorunlarını. Kadın ona ilginç bir teklif yaptı. "sadece buluştuğumuzda bir kadeh içmeye ne dersin " dedi aniden. Adam da aynı hızla cevap verdi "evet olabilir ". Ertesi gün buluşuncaya dek içki içmeyeceğine söz verdi. Adam gece içmedi, sabah içmedi. Karısı durumu anlayamıyordu. Ama sormayada çekiniyordu.

Ertesi gün restaurantda buluştular. " Bir kadeh içebilirsin " dedi kadın. Adam kabul etti.

Bu içki içme seansları bir ay sürdü Adam kadınla buluşması dışında hiç içmiyordu. Eşi bu duruma daha fazla dayanamadı. " İçkiyimi bıraktın sen " dedi sanki suçlayan bir ses tonuyla. Adam cevap vermedi. Aylar geçti. Kadın " yarın akşam bana gelirmisin " dedi. " tamam "dedi . Buluştular ertesi akşam. Kadının evine gittiler. Bir kadeh içti. Saatlerce sohbet ettiler. Adam evine döndü. Üç ay boyunca her gün aynı saatte kadının evine gidiyor bir kadeh içkisini içiyor ve evine dönüyordu. Ve asla bir daha içmiyordu. Sonra bir gün buluşacakları gün kadın aynı banka geldi . Bu gece gelme. Misafirim var dedi. Adam hüzünlendi.Garip bir hüzündü bu, içki içemeyeceği için değil de kadını göremeyeceği için olduğunu anlayınca şaşırdı. Bir hafta boyunca her gün aynı bank ' a gitti .Ama kadın gelmiyordu. Adam hiç içmiyordu. Karısı çok mutluydu.

Her sabah kalktığında karşısında o yüzünü bile tam göremediği kadınla buluşacağını düşünerek içmiyordu. Aradan iki yıl geçmişti. İçki yoktu hayatında. Sadece adını, yüzünü tam olarak bilemediği kadın vardı usunda. Evine uğradı birkaç kez kapıyı çaldı açan olmadı. Sonra bir gün karşı komşusunun kapısını çaldı. Kadını tarif etti. Komşu şaşkınlıkla " bu ev on yıldır boş. bir çift yaşardı. Adam hep içki içerdi.ve bir gün kavga ederlerken karısını bıçaklayarak öldürdü " dedi. "komşu kadının siz nerden tanıyorsunuz, neden arıyorsunuz " sorularına aldırış etmeden merdivenlerden hızla indi. Buluştukları bank'a gitti. Park duruyordu. Ama parkta hiç bank olmadığını gördü.

Evine doğru ilerlerken yüzünü , adını hatırlamadığı beyaz şallı kadını düşündü. İmgeleyemedi usunda. Kapıyı açtı. Eve girdiğinde eşi evlenme yıldönümlerini kutlamak için masayı hazırlamıştı!


O mektuplar..

O mektuplar..

Kadın çok mutluydu. Yıllarca evliliğin mutluluk getirmeyeceğine inandığı için hep uzak durmuştu bu kurumdan.

Ta ki ona rastlayana dek. Romantik, yakışıklı, evine düşkün. Olması gereken tüm olumlu özelliklere sahip bir adam. İlginç evlenme teklifinden sonra hiç düşünmeden kabul etti.

Ailesini tanımıyordu genç adamın. Yıllar önce bir trafik kazasın da kaybetmişti ailesini. Kimsesi yoktu.

Yani kadın öyle biliyordu.

Çocukları olmuştu. Mutluluklarına mutluluk gelmişti.

Evlerinden neşe eksik olmuyordu. Mutlulardı . Küçük bir aileleri vardı.

"Evi badana yaptırmanın zamanı geldi de geçiyor " dedi adam. Özenle döşedikleri evi her sene değişik bir renge boyatmak kural olmuştu sanki. Adam tüm evi toparlar, kadına yardımcı olurdu. Ama bu kez adamın aniden gelen telefonla yurt dışına gitmesi gerekmişti işi için.

Kadın üstlendi işi. Evi toparlayacak, hatta yeni mobilya bakacaklardı birlikte. Adam gitmeden seçtiler mobilyaları. Mobilya mağazasında " eh artık ikimiz de yaşlanıyoruz, bize daha pratik eşyalar gerekli" diye göz kırptılar birbirlerine.

Kadın önce çalışma odasını toparlamaya başladı. Tek tek kitapları koliledi. Sürpriz yapıp, şu çalışma odasını da mı değiştirsem acaba diye düşündü. Gülümsedi. Mağazaya siparişi verdi.

Eski konsolun gözü kilitliydi. " Kimbilir ne kadar çok ıvır zıvır vardır " dedi kendi kendine." Bu dolabı da hiç açmaz ki." İçindekileri unutmuştur bile. "Ama içini boşaltmalıyım, yeni masa gelince bunu vereceğim birilerine" dedi. Tornavidayla açmayı denedi. Olmadı. Apartman görevlisi servise geldiğin de rica etti. Adam açtı büyük bir ustalıkla ve gitti. Yaklaşık yirmi yıldır evlilerdi. İlk kez açıyordu kocasının çekmecesini. Utandı kendinden. Ama bunda ne kötülük vardı ki.

Evlendikleri gün " işte bu da benim çeyizim " diye getirmişti adam koca konsolu. Ve hiç yerinden kalkmamıştı yıllardır. Çekmeceyi açtı. İçi mektup doluydu. Zarfları kapalı. Hiç açılmamış. Kimisi kocasından gönderilmiş, kimisi de kocasına gelmiş. Adres farklıydı ama. Evlerinin adresi değildi. Anlam veremedi. Merakını yenemeyip zarflardan birini eline aldı. Ve açtı..

Bir daktio yazısıydı. Sevgili.... diye başlıyordu kocasının ismiyle. Ve sevgi sözcükleri vardı.

Aşkını anlatıyordu kadın tüm içtenliğiyle. Okudukça gözlerine inanamadı.

Bu kez kocasının gönderdiği mektupları açmaya başladı. Kadına " biricik sevgilim" diyordu. Aynı aşk itirafları.

Resim aradı . Bulamadı. Sonra kara bir dosya ilişti gözüne. Ama açmak istemedi. İçinde göreceklere dayanacak hali kalmamıştı.

Ne yapacağını, nereye gideceğini bilemedi. Oğlu arkadaşlarına gitmişti. O sırada telefon çaldı.

" Hayatım ben indim uçaktan, seni seviyorum, kendini yorma tamammı " "tamam " dedi sadece. Diyebildi.

Kocasının yıllardır kendini aldatttığını öğrenmiş olduğunu, gururunun nasıl kırıldığını, ağlamaktan bir anda gözlerinin nasıl kızardığını, içinin nasıl acıdığını anlatamadı tek kelimeyle.

Ama ; diye düşündü kadın. " Benim kocam beni deliler gibi sever. Hiç bir zaman beni kırmadı. Mutlaka bir açıklaması vardır diye düşünmeye çalıştı. Zorladı kendini. Yüreğinin bir tarafı inanmak istemiyordu.

En yakın arkadaşlarından birinin telefonunu çevirdi. " yardıma ihtiyacım var" dedi sadece. "Acaba sesimden anlaşılmışmıdır , aldatıldığım !"

Arkadaşı geldi. O'na olayı anlattı. Yaşının verdiği olgunluk ilk kez işine yaramıştı belki de. " eğer böyle bir şey varsa, hiç bir şey söylemeden çekip giderim. O'nu o kadar çok seviyorum ki, eğer mutlu olacaksa ben gitmeye razıyım." dedi Arkadaşı şaşkın gözlerle dinliyordu. Sonra arkadaşı ısrarla neden o kara dosyayı açmadığını sordu. " Cesaretim yok " dedi. " Açmalısın " dedi arkadaşı. " " Belki başka birşeyler de vardır."

" hayır, daha fazla kırılmaya gücüm yok " diye ağlayarak çıktı odadan. Evin kapısının kapandığını duydu arkadaşı.

Bahçeye çıktığını gördü pencereden. Ve dosyayı eline aldı. Kalbi çarpıyordu. İçinde göreceklerini nasıl anlatacaktı sevgili arkadaşına. Dosyayı açtığında, şaşkınlıktan okuduğunu anlayamaz olmuştu. Kadın psikiyatristi. Evlendikten sonra çalışmamıştı ama bilgisi mevcuttu. Yani dosya içerisin deki raporları okuyabilmek yetmişti o'na.

Elleri ve yüreği titreyerek bahçeye yöneldi. Kadın bahçede köşede otuuyordu. Elinde ki sigarayı içmeye çalışıyordu. İlk kez içtiği her halinden belliydi. Ellili yaşların başında, mutlu bir evliliği olan, ekonomik özgürlüğü olan bir anne edasındaydı. O'nun bu güçlü duruşunu gördü. Yanına yaklaştı arkadaşı.

Ve hiç düşünmeden. "Canım. Dosyayı açtım. İçinden çıkan raporları inceledim " " Ne raporu " dedi kadın. Korku gözlerindeydi. " Canım, eşin " şizofren " " Anlamadım, nasıl olur. O çok sağlıklı bir adam "

Arkadaşı - " Canım, bu hastalığın teşhisi çok kolay ve bir o kadar da zordur. Hastalık hakkında bilgiye sahip olmayan bir kimsenin bunu anlayabilmesi mümkün değildir. Ben dahi anlayamadım. Çünkü , o gözle yani hastam olarak hiç bakmadım. O mektuplar da hastalığın eseri. Hayali sevgiliye yazılan ve ondan gelen mektuplar.

Hani eşin her ay onbeş gün seyahate çıkıyordu ya. İşte o zamanlarda da hastahane de tedavi görüyormuş. Sadece cep telefonundan görüşebildiğini anımsatırım sana. "

Kadın sadece dinlemekle yetindi. Yıllardır aynı yastığa baş koyduğu sevgilisinin bu ciddi hastalıkla baş etmeye çalıştığını , ve kendisinin hiç bir şey anlamamasını anlayamadı. Sonra bir kaç kez eşinin ilaç içtiğine tanık olmuştu. Nedir onlar diye sorduğunda adam " genç kalmaya çalışıyorum hayatım " diye muzipce gülümsemişti adam.

Arkadaşı hastalığın detaylarını anlattı. Ve eşinin çok bilinçli bir hasta olduğunu da. Yıllardır tedavi görüyordu. Ve bunu hiç hissettirmeden başarıyordu.

Kadın arkadaşı gittikten sonra çalışma odasına döndü. Konsolu kapattı. Yerinden kıpırdatmayacaktı.

Tek yapacağı, eşi geldiğin de boynuna atılmak " seni çok seviyorum. " demek olacaktı.

Adam geldiğin de mutluydu. O'nu seven eşi ve oğlu kapıda gülümseyerek karşılıyorlardı. Karısına sımsıkı sarıldı ve mutlu yuvalarına girerken adam " seni çok seviyorum, ve sana anlatacaklarım var " dedi.

Her zaman ki gibi güzel, sıcak ifadesiyle anlatmaya başladı iş seyahatinde olanları. Öyle güzel hikayeler di ki.

Kadın yıllardır inandığı gibi dinledi.

Gözleri gözlerine ilk değdiğinde "aşk" bu işte demişti..

Yıllarca birbirlerine duydukları bu sevgiyi hiç kaybetmemişlerdi.. ( ! ) Ya da öyle sanıyordu..

Yaklaşık bir haftadır süren baş dönmeleri, sabahları kaktığında yaşadığı mide bulantıları için için sevindiriyordu kadını.. Heyecanlanıyordu her seferinde.. Ama tam emin olmadan da umutlanmak istemiyordu.. "Bu haftadan sonra mutlaka doktora gitmeliyim " dedi kendi kendine... 10 yıldır evlilerdi.. Ve bebekleri olsun diye çok uğraşmışlardı.. Ama olmuyordu.. Gördüğü bir sürü tedavi boşa çıkmıştı.. "Tam ümidi kesmişken bu belirtiler sanırım bir mucizenin sinyalleri " dedi uzandığı yatağında.. Telefona uzandı.. Ve arkadaşını aradı.. En azından o da gelirse doktora, biraz daha sakin olabilecekti bu "müjdeli" haberi aldığında.. Arkadaşı kahkahalarla "tabii gelirim " dedi.. Saatine baktı gece yarısını çoktan geçmişti.. "Canım, bize güzel bir gelecek sağlamak için ne kadar da çok çalışıyor " diye düşündü.. Yurt dışından gelen iş adamı misafirlerini yemeğe götüreceğinden geç kalacağını biricik karısına iletmişti sabah evden çıkarken.. Huzur içinde uykuya daldı.. Sabah uyandığında eşinin bırkaktığı mektubu gördü başucunda.. "seni seviyorum, bu akşam erken geleceğim yemeğe çıkarız.." Mutluluğuna diyecek yoktu !

"Seviyorum seviliyorum " ..

Arkadaşını aradı; sabrı kalmamıştı bugün gidelim dedi.. Öğlen buluşmak üzere randevulaştılar.. Kahvaltısını etti kuş seslerinin eşlik ettiği balkonda.. Kahvesini yudumlarken mide bulantısı başlayınca yarım bıraktı.. Hazırlanıp evden çıktı.. Temiz hava iyi gelecek.. Daha çok vakit var ama yürümek iyi olurdu.. Arkadaşıyla buluşacakları cafeye geldiğinde kendini iyi hissediyordu.. Uzaktan belirdi çocukluk arkadaşı.. Dostum, kardeşim dediği, her anında yanında olan tek dayanağı !.. Yalnız anlam veremediği bir farklılık hissetti yüzünde.. Yaklaştıkça o yüz daha da belirginleşiyordu.. Karşısına oturduğunda o kahkahalarla gülen arkadaşı yerine sanki bir taş manken vardı.

Sormaya korkuyordu.. Oturduklarından beri hiç konuşmuyordu..

Saatler sonra eve döndüğünde gün içinde yaşadıklarını düşündü.. Kısa başlıklar vardı aklında.. On yıldır evli olduğu eşinin kendisini yine on yıldır bir başkasıyla aldattığını ve ondan bir oğlu olduğu.. Doktorun yapmış olduğu test ile hamile olduğu.. Doktorun yaptığı kan testi ile "kan kanseri" olduğu .. Ve hemen tedaviye başlaması gerektiği, bebeği doğurmasının mümkün olamayacağı..

Aklındaki bu konu başlıklarını daha fazla derinlemesine düşünmek istemiyordu.. Tek düşündüğü bebeğini kucağına alacağı " an " dı.. Tedaviye sonra da devam edebilirim dedi.. Ve eşine diğer bildikleri hakkında hiç bir şey söylemeyecekti!.

Aylar sonra " bebeğini " kucağına aldığın da onu ilk ve son kez doya doya seyrettiğini biliyor du.. Garip bir huzur duydu içinde.. Eşi başında, gözyaşları için de duruyordu.. "Seviyor, seviliyorum" diye düşündü..

"Bunca yıl bir başkasıyla beraber olmasına karşın beni hiç üzmedi, sevgisini eksiltmedi.. Mutluyum .."

Hayata gözlerini yumduğun da "yakın arkadaşı, çok seven eşi, bebeği vardı... Huzurluydu !!!

8 Ağustos 2009 Cumartesi

KORKMA YAVRUM YANINDAYIM


Korkma yavrum ben senin yanındayım diyebilmek !


Çevremde ki çocuklara baktığımda ki onlar kendilerine büyüklük sıfatını çoktan yakıştırmışlar korkuyorum.

Derin bir nefes alıyor sigarasından kız çocuğu..Öyle dertli ki..


Çantası kocaman. Tıpkı sorunları gibi..Göz makyajı karamsar..


Saçları her renge merhaba demiş bile..Kaşları incecik..Konuşmaları ve ses tonu..Kulaklarıma çarpan cümleler beni bile yoruyor..

Sevgilisi aldatmış.. O da bunun altında kalamazmış..


Hemen o netden tanıştığı çocukla buluşmalıymış.Ama annesine ne yalan uydurup geceyi onunla geçireceğini düşünüyor kara kara ! Ben de düşünmeye başlıyorum o annenin yerine koyarak kendimi..


Güzel kızım ağlama bitecek bu diş sıkıntıların diye içi sızlayarak sızlanan annesi.. İlk yürüdğün de ki sevinç çığlıkları..Güzel yollarda yürüsün dilekleri..Okula başlamasının verdiği garip heyecan..Ve diğerleri..

Şimdi o kız çocuğu annesine söyleyeceği yalanları düşünürken..Anneciğinin komşusun da ördüğü dantelleri düşünüyorum çeyizi için..

Kız çocuğu derin bir nefes daha alırken sigarasından benim de ciğerim yanıyor sanki..


Plan yapıldı. Annesine sınavlar için çalışması gerektiğini o yüzden Şile deki arkadaşlarının yazlığında sakince çalışacaklarını söyleyecek..


Hemen netden tanışılan çocuk aranıyor buluşma randevusu alınıyor bile..


Ben hala diş sancısı çeken küçükbebeği düşünüyorum..


Söyleyeceğim çok şey var küçük kıza..


Gitme demek istiyorum..


Sonra kızın gözlerinde ki anlamını çözemediğim bakışla karşı kaşıya kalıyorum..

Susuyorum..


Susmalı mıyım? Bilmiyorum..


Evet susmamalıyım.


Ben bu gelgitleri yaşarken kız çıkıyor mekandan..


Koşuyor ..Uzaklaşıyor..


Diş sancısı çeken küçük bebeğin ağlama sesi de uzaklaşıyor..